‘Hazret
bir gün müritleriyle gezinti sırasında yolları akıl hastanesine gelir. Ayaküstü
hekimlerle sohbet ederken bir hekim ruhi hastalıkların çareleri ve hangi ilacın
hangi hastalığa iyi geleceği hakkında bilgi verir. Gönüller Sultanı bu
bilgilerden sonra hekime şöyle bir soru sorar: ‘ Hekim efendi, siz bütün
hastalıkların ilacını saydınız. Peki günah hastalığının ilacı ne ola ki?’ diye
sorar.
Kısa
bir sessizlikten sonra orada bulunan delilerden biri müsaade isteyerek söze
girer: ‘ Erenler müsaade ederse bu ilacı ben söyleyeyim mi der. Hekimler ona
şöyle yüksekten bir bakar. Beyazıd-ı Bistami bu samimi teklif karşısında tebessüm
ederek müsaade eder. Bistami’nin müsaadesine şaşıran hekimlerde can kulağıyla
deliyi dinlemeye başlar.
''Günah
hastalığının ilacı şudur ki; Tövbe kökünü istiğfar yaprağıyla karıştırıp, gönül
havanına koyduktan sonra tevhid tokmağıyla döveceksin ''İnsaf eleğinden
eledikten sonra, gözyaşı ile hamur edip,aşk ateşinde pişireceksin. Muhabbet
balından da birazcık karıştırıp, sabah akşam kanaat kaşığı ile azar azar
yiyeceksin'' Bu güzel ilacı öğrenen Beyazıt Hazretleri; '' Hey gidi dünya hey! Demek
seni de beni dahi buraya getirmişler'' Deyip oradan ayrılır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder